Yavuz Hocayla röportaj yapmaya karar verdiğimizde açıkçası internette onun sosyal hayatına yönelik fazla bilgi bulamamış olmak beni kiminle karşılaşacağım konusunda tereddütte bırakmıştı. Akademik kariyeri ve hekimlik başarıları dışında kendi hayatına dair bilgi edinebileceğim tek yer; sosyal medya hesabından bizimle paylaşmayı tercih ettiği, hayatının sadece çok az bir bölümünü yansıtan kısıtlı paylaşımlarıydı. Bulabildiğim kısıtlı malzemeyle çıkardığım sorulara rağmen verdiği yanıtlar bende “keşke daha fazlasını sorsaymışım” ukdesi yarattı.
Bu röportaj sayesinde hedeflerin ve hayallerin ufku olmadığını ve hayatın temposuna kendimizi kaptırmış olsak da istedikten sonra işimizle hayallerimizi ortak bir noktada buluşturabileceğimizi bize bir kez daha hatırlattı Yavuz Hoca. Arkeolog olmayı isteyip hekimlik mesleğini tercih etmesi belki de onun bu farklı kültürleri merak etme arzusunun altında yatan nedendir kim bilir?
Mesleğiyle ilgi alanını ortak noktada birleştirmeyi başarmış bir Hekimle yaptığımız bu güzel söyleşi için kendisine buradan tekrar teşekkürlerimi iletiyor,
Sizi Prof. Dr. Yavuz Anacak’ın ufuk açan bu güzel söyleşisi ile baş başa bırakıyorum.
İyi okumalar dilerim.
“Hekimlik mesleği bana hayatın sırlarına yaklaşma fırsatı verdi...”
-Bu yoğun çalışmalarınız arasında bize zaman ayırdığınız için öncelikle teşekkür ederim. Röportajımıza sizi daha yakından tanıyarak başlamak istiyorum. Yavuz Anacak kimdir? Kendinizi tanıtabilir misiniz?
Ben bir Radyasyon Onkolojisi Uzmanıyım. Manisa’da doğdum ama İzmir’de büyüdüm diyebilirim. Bornova Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra hekimliği; radyasyon onkolojisi mezunu olmaktan gurur duyduğum Ege Üniversitesi’nde öğrendim ve aynı fakültede öğrendiklerimi benden sonrakilere aktarma fırsatını buldum.
-Hayaliniz hep hekim olmak mıydı yoksa başka idealleriniz var mıydı? Hekimliğin, sadece bir meslek olmanın ötesinde insan canını emanet ettiğimiz yüce bir misyonu da var. Hekim olmayı tercih ettiğinizde bunu da göze almış olmalısınız. Bu misyonun vermiş olduğu sorumluluk duygusu ağır değil mi?
Hep iyi bir arkeolog olmayı düşlemişimdir. Lisede okuduğum yıllarda hekimlik çok popülerdi, bizim dönemdeki 250 mezundan 88 kişi tıp fakültelerine girdi. Ben de bu rüzgara kapıldım aslında. Ama arkeoloji içimde bir ukde olarak kaldı. Üniversite sınavında yedi tercih yaptım, ilk altısı tıp fakülteleriydi yedincisi de arkeoloji, o kadar. Hekimliği tercih ettiğime hiç pişman olmadım, tıp eğitimi ve hekimlik mesleği bana yaşamın sırlarına başkalarından biraz daha yaklaşma fırsatı verdi diye düşündüm. Hekimliğin henüz bir meslek haline dönüşmediği eski zamanlarda insanlar, hekim rolündekileri Tanrı’nın yeryüzündeki eli olarak görürlerdi. Zaman içerisinde hekimlik göklerden yeryüzüne indi, olağan bir meslek haline geldi ama hekimliğin taşıdığı o yüce misyon yerli yerinde duruyor. İnsanlar hastalanıyor ve iyi bir tedavi olmanın tek koşulu iyi eğitimli hekimlerin varlığı. Yasa koyucular, yöneticiler ve bazen de sağlık hizmeti alanlar bunu unutuyorlar ama hekimler taşıdıkları bu sorumluluğun çok iyi farkında.
“Hekimlik kolay yoldan başarıya ulaşmak isteyenlere uygun değil...”
-Sizce bir hekimin sahip olması gereken spesifik kişilik özellikleri nelerdir? Mesela kendi çocuklarınızın da hekim olmalarını ister misiniz?
Bütün mesleklerin zor ve kolay yönleri var. Hekimliğin zor yönleri biraz daha ağır basıyor sanırım. Uzun ve zorlu bir eğitim süreci, nöbetler, mecburi hizmet, uzmanlık eğitimi, derken bir de bakıyorsunuz zaman akıp gitmiş. Bu nedenle hekim olmak isteyenlerin çalışkan ve sabırlı olması gerekiyor. Hekimlik kolay yoldan başarıya ulaşmak isteyenlere uygun değil, deyim yerindeyse her aşamasında ter ve gözyaşı var tıp eğitiminin ve mesleğin. Çocuklara gelince, dünya değişiyor elbette. Artık tıp ve mühendislik gibi öteden beri bilinen saygın mesleklerin yanında onlarca yeni cazip meslek var. Bunların bazılarının ne iş yaptığını benim kuşağımın anlaması bile oldukça güç. Buna rağmen tıp fakültelerinin halen yüksek puanlarla öğrenci alması hekimliğin popülerliğini koruduğunu gösteriyor ki bu da oldukça sevindirici. Çocuklarım hekim olmak isterlerse sevinirim elbette. Hekimlik eğitimi bir usta-çırak ilişkisi, kendi hocalarının yanında benim de onlara verebileceğim katkılar olabilir.
“Görebildiğin en uzak yere kadar git; oraya varınca, daha ilerisini de göreceksin...”
-Mesleki başarılarınızın ve akademik kariyerinizin yanı sıra “Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği” Yönetim Kurulu Başkanlığını da aktif bir şekilde yürütüyorsunuz. Meslek hayatınıza dair şunu da yapmış olmak istiyorum dediğiniz hedefleriniz var mı?
Hedeflerin sonu yok. Eski bir söz şöyle der “Görebildiğin en uzak yere kadar git; oraya varınca, daha ilerisini de göreceksin”. Bir hedefe ulaşınca yenileri çıkar karşımıza, yaşamımız da bu hedeflerin peşinde koşmakla geçer. Sadece benim değil tüm radyasyon onkolojisi camiasının ana hedefi; kanser hastalığının tedavisinde başarılı olmak, hastalarımıza şifa dağıtmak. Kanser zor bir hastalık, tek bir nedeni ve tek bir tedavisi yok ne yazık ki. Ama teknoloji, bilgi birikimi ve elbirliğiyle hemen tüm kanser tiplerinin tedavisinde ciddi ilerlemeler sağlandı. Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanlığını onurla yürütüyorum, meslektaşlarımın güvenini kazanmak, desteklerini hissetmek bana büyük güç veriyor. Türkiye’nin, radyasyon onkolojisinde geldiği nokta ileri ülkeler düzeyinde hatta donanım ve tedavi açısından pek çoğundan daha başarılıyız. Tek eksiğimiz, yaptıklarımızı aktarmak. Bir hedef koyacaksam radyasyon onkolojisi camiamızın dünyada daha fazla söz sahibi olmasını isterim.
-Hekimliğin yanı sıra boş zamanlarınızda farklı yerler gezmeyi ve kültür turlarına katılmayı sevdiğinizi biliyoruz. Gittiğiniz bu yerlerde çektiğiniz fotoğrafları güzel içerikler ile sosyal medya hesabınızda paylaşarak bizlere de buralar hakkında bilgi edinme fırsatı sunuyorsunuz. Gezi rotanızı neye göre belirliyorsunuz?
(Zamanın ilerlemediği yerlerde serisinden: Çepni Köyü, Kastamonu)
Belki şaşıracaksınız ama pek fazla gezemiyorum. Seyahatlerimin çok büyük çoğunluğu değişik görevler nedeniyle oldu. 2008 yılından itibaren Birleşmiş Milletler kuruluşu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı – IAEA’nın radyasyon onkolojisi ile ilgili ekibinde yer alıyorum. IAEA ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından dünyanın çeşitli yerlerinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda eğitim, araştırma, denetleme ve bilimsel toplantı faaliyetlerine davet edildim. Bu görevler genelde tüm bir haftayı kapsıyor ve oldukça yorucu geçiyor. Resmi programın dışında fırsat yaratıp gittiğim yerin güzelliklerini görmeyi, yaşantısını tanımayı, insanlarıyla tanışmayı ve dostluklar kurmayı seviyorum. Üniversite yıllarından beri de fotoğrafçılık ile haşır neşir olduğum için buralarda çektiğim fotoğrafları paylaşmak da hoşuma gidiyor. Memleketimizde de zamana direnen, yok olmaya yüz tutan, belki de bir daha göremeyeceğimiz yerleri, binaları, coğrafyaları gezmeyi ve belgelemeyi seviyorum. Şu aralar bu fotoğraflarımı instagram hesabımda “Zamanın ilerlemediği yerlerde” adıyla sık sık yayınlıyorum…
-Şu ana kadar kaç ülkeyi gezme fırsatı buldunuz? En çok beğendiğiniz yerler hangileridir, sebepleriyle öğrenebilir miyiz?
Kimsenin gitmediği harika ülkeler diyorum ben bunlara. Bangladeş’ten Sri Lanka’ya, Myanmar’dan Afganistan’a dek neredeyse 40’a yakın ülkeyi görme fırsatım oldu. Her birinde olağanüstü güzel yerler ve sıcak insanlar vardı. İnanın hepsine tekrar gitmek isterim.
-Görmeyi istediğiniz henüz gidemediğiniz bir yer var mı peki?
Olmaz mı, dünya çok büyük. Daha görülecek çok şey var, örneğin Latin Amerika’ya henüz adım atmadım; ama Arjantinli yakın dostlarım ile güzel bir seyahat planı yapıyoruz.
“Neden emekliliğimizde evde oturalım ki?..”
(Dr.John Niblett, 2013’de Lae Onkoloji merkezinde, Papua Yeni Gine)
-Birçok yeri gezdiğiniz “burada yaşarım” dediğiniz bir yer oldu mu? Bir gün hekimliği bırakırsanız nerede ve nasıl bir hayat yaşama hayali kuruyorsunuz?
Hayat bizi nereye sürükler bilemeyiz. Size bir öykü anlatayım: Papua Yeni Gine’de sadece 1 tane radyoterapi merkezi var. Yakın zamana kadar da kırık dökük sadece bir adet kobalt cihazı vardı ve ülkede hiç radyasyon onkolojisi uzmanı olmadığı için merkez çalışmıyordu. Tatil için Papua’ya gelen Avustralyalı bir radyasyon onkoloğu olduğunu öğrenen Adalılar doktoru ikna ediyorlar ve 71 yaşında, üstelik de parapleji nedeniyle tekerlekli sandalyede olan Dr.John Niblett 2017’deki ölümüne dek koca ülkedeki tek kanser uzmanı olarak durup dinlenmeden çalışıyor. Hatta bir ara Sağlık Bakanlığı ile ortaya çıkan sorunlar nedeniyle uzun süre Avustralya’ya gidiyor, sorun çözülüp geri geldiğinde hasta yakınları doktoru çiçeklerle karşılıyorlar ve onun için besteledikleri şarkıları söylüyorlar. Adına şarkılar yazılması hangi hekime nasip olur değil mi? Ben Papua Yeni Gine görevim sırasında öyküsünü iyi bildiğim John Niblett ile tanışma fırsatı bulmuştum, o da kendisi hakkında bildiklerimi duyunca çok şaşırmış ve sevinmişti. Belki de emekliliğimde ben de böyle bir maceraya atılırım kim bilir? Şunu söyleyeyim gördüğüm yerlerden çok iyi biliyorum ki dünyada iyi bir onkoloji uzmanına ihtiyaç duyan çok fazla yer ve tedavi bekleyen çok sayıda hasta var, neden emekliliğimizde evde oturalım ki?
- Mutlaka Köşesi -
-Mutlaka bunu okuyun: Lübnan’lı yazar Amin Maalouf’un bütün kitaplarını okuyun. Özellikle Ortadoğu’yu ve bugünün dünyasını anlamak için ufkunuzu açacaktır.
-Mutlaka bunu izleyin: Stanley Kubrick’in “2001 Uzay Yolu Macerası”nı henüz izlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz. Filmin sonunda kafanızda evren, dünya, insanoğlu, yaşam hakkında çok sayıda soruyla ayrılacak ve 1968’de nasıl olup da böyle bir film çekilebildiğine hayret edeceksiniz
-Mutlaka buraya gidin: Kimsenin gitmediği yerlere gidin. Dünya’da ayak basılmadık yer kalmadı, ama olsun; kimselerin bilmediği yerler bir köşelerde saklanıyordur mutlaka.
-Mutlaka bunu yiyin: Yarasa çorbası dışında her yemekten tadın. Dünya inanılmaz lezzetlerle dolu.
-Mutlaka bunu dinleyin: Deep Forest’ın tüm müzikleri ruhunuza iyi gelecektir.
-Mutlaka bunu deneyin: Ağaçtan meyve yemek gibi harika bir şey yoktur, Bulduğunuz ilk meyve ağacına dadanın.
- Çağrışım Köşesi -
-Sosyal medya benim için… iletişim kanalı
-Yemek benim için… keyif
-Huzur benim için… çok önemli
-Aşk benim için… yaşamın kaynağı
-Lüks benim için… lüks
OKUYUCU YORUMLARI