Bu Mesleğin Felsefesi Beni Büyüledi
-Neden doktor olmak istediniz? Uzmanlık branşınız nedir? Başlarda hayalini kurduğunuz doktorluk mesleği daha sonrasında umduğunuz gibi çıktı mı?
Ben aslında üniversite sınavına mühendislik, mimarlık okuma hevesiyle hazırlandım. Biz 6 kardeşiz, evin en küçüğü olarak tercih günü geldiğinde evimizde doktor hariç her meslek grubu olduğundan, doktorluğun ne kadar önemli ve özel bir meslek olduğuna beni ikna etmeleri hiç de zor olmadı. Hekimlere hep bir hayranlığım vardı zaten... Sadece tıp fakültesi tercihi yaptığım o sınavda “Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi”ni kazandım.
İlk yıldan itibaren bu mesleğin 'felsefesi' beni büyüledi. İnsanlara yardım edebilmek, ağrıyı-acıyı kesip şifa verebilmek beni hep çok mutlu etti; mesleğin tüm zorluklarına rağmen bir çocuğun yüzündeki gülümseme, bir teyzenin hayır duası, bir annenin gözündeki minnetin yarattığı hazzı çok az meslekte yaşarsınız. Zaten eminim tüm meslektaşlarım, bu maneviyatla zorlukları aşıyorlar. Tıp fakültesi mezuniyeti sonrası yine Gazi Üniversitesi'nde Anestezi ve Reanimasyon ihtisası yaptım; 15 yıllık anestezi uzmanıyım, 5 yıldır işyeri hekimliği de yapmaktayım.
-'Hunililer' denen, Yiğit Özgür'ün akıllı-deli karikatür tiplemesinden esinlenerek siz de huniyi taktığınızı söylemişsiniz ve 'Hunili doktor' olarak camiada tanındınız. Peki huniniz doğuştan mı yoksa yaşadıklarınız mı size huniyi taktırdı?
Hayatımın her döneminde ruhumda bir aykırılık, isyan hâli ve muhaliflik vardı aslında. Ülkedeki ve dünyadaki kötü yöndeki değişimler, adaletsizlik, cehalet, şiddete eğilim ve yozlaşma; düşünen, sorgulayan, akıl-fikir sahibi, duyarlı her insan gibi beni de çok üzdü, üzüyor. Olan tüm bu olumsuzluklara oturup “ah vah” etmek yerine huniyi takıp deliliğe vurmak aslında ruhumu koruma altına almamı sağladı. Gülmek devrimci bir eylemdir; mizah da eleştirinin en keyifli hâli olunca; hunilenmek bana bu anlamda çok iyi geldi.
Kadınız- Hekimiz ve Bir Aradayız
- Sizin tarafınızdan gizli facebook grubu olarak kurulan “Hunili Doktorlar ve Kızçeleri”; fikri nasıl doğdu? Çok bunaldığınız anda aniden ortaya çıkan bir fikir miydi yoksa hep aklınızda kadın meslektaşlarınızı bir araya getirmeye dair bu tarz bir düşünceniz var mıydı?
Biz hekimlerin aslında sosyalleşmek için çok da zamanı olmuyor. Şöyle öğle arasında arkadaşımla kahve içip iki laflayalım filan, hele ki bizim gibi ameliyathanede ki kapalı bölümler için imkansız. Yaklaşık 3 yıl önce, facebookta bu gruplaşmaların olmaya başladığı dönemde, ben de kendi kendime 'bir kadın hekim grubu kurayım, ordan iki laflarız; kız kıza sohbet eder, yazışır, biraz kafa dağıtırız' dedim. Ben 'hunili doktor', kadın hekim arkadaşlarım da benim 'kızçelerim' oldu.
Grubumuz 'gizli facebook grubu', yani aratsanız da grubu bulamıyorsunuz; üye olmak için ya gruptan birinin referansını ya da benimle iletişime geçecek kişinin isteğini onaylamam gerekiyor; ilk şart 'kadın ve hekim olmak' ve hiç kimseyi yargılamadan, kendi doğrularını dayatmadan, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, saygıyla bir arada olabilmeyi başarabilmek. Başta yüz kişiydik şu an 17 bin Kadın Hekimiz, 'hekimler, kadınlar birlik olamaz' diyenlere inat; kadınız-hekimiz-bir aradayız, birlikte çok da güzel işler başarıyoruz.
-Peki erkek meslektaşlarınızı içeri kabul etmiyor musunuz?:) Bu grup nasıl bir sosyalleşme dinamiğine sahip? Mesela aranızda yüz yüze buluşmalar, sosyal etkinlikler de düzenliyor musunuz?
Şu an biliyorsunuz, insanların ilgi alanına göre kurulmuş bir çok sosyal medya grubu var; bunların çoğunda kadın-erkek hekim üyeler bir arada zaten. Fakat ben kadın ve erkeğin çok ayrı dünyalarını grubumda birleştirmeyi hiç düşünmedim. Hani 'kız kıza sohbet etmenin samimiyeti' vardır ya, biz onu yakaladık aslında. Türkiye'de 'kadın' ve 'hekim' olarak, bazılarımız 'anne' olarak yaşadığımız sıkıntıları paylaşınca; aynı yollardan geçmiş, aynı sosyokültürel seviyedeki insanların, benzer sıkıntıları yaşadığını görmek bizi rahatlattı. Tecrübenin, öneri ve bilginin aktarımı hepimize iyi geldi, hem aramızda yoklar diye rahatlıkla erkekleri çekiştirebildik:)
Şu an geldiğimiz noktada basit bir sosyal medya grubundan çok, bir çeşit sosyal örgütlenme yarattık diyebiliriz. Çünkü birlikte pek çok güzel iş yapıyoruz. Her ilde hatta her ülkedeki ‘hunili doktorlar’ birbirlerini buluyor, birbirimize her konuda destek oluyoruz.
Pandemi öncesi dönemde İstanbul'dan İzmir'e Diyarbakır'a, Samsun'dan Adana'ya kadar pek çok ilde toplandık, birbirimizi yıllardır tanıyormuşçasına sohbetlerimiz, eğlencelerimiz oldu. Benim en son Adana'da düzenlediğim iki hunili gecemizde de yurdun hatta dünyanın her yerinden gelen 600 kadar kadın meslektaşımla Adana'yı gezdik. Otellerde kız yurdu modunda birlikte kalarak sabahlara kadar muhabbet ettik. Yani sanal arkadaşlıkların ötesinde bir bağ kuruldu aramızda. Biz aslında bir aradayken akademik ortamın titrelerini bir yana bırakıp samimi olabilmeyi, yargılamamayı, kırmadan eleştiriyi, yıllardır bize dayatılan 'kadınsın, doktorsun, örnek olmalısın, okumuşsun aman dikkat, güçlü ol' gibi uyarılarla yaşamış olmanın ötesinde 'kendimiz gibi olmayı' öğrendik.
Kadın dayanışmasının feminist söylemler yazma ötesinde; sıkıntıda koşup el tutarak, ağlarken gidip kucaklayarak, yanında yokken çocuğuna anne; gurbette ona yoldaş olarak yapılacağını; aslolanın söz değil, icraat olduğunu keşfettik. Kendi camiamızdaki etik ihlâllerine inat; başka şehirde annesi hasta olanın yardımına o ildeki kız kardeşi koşup ilgilendi, yurtdışından pandemi nedeniyle gelemeyen arkadaşımızın babasının tedavisini burdaki hunili kız kardeşi yapıp ona bilgi verdi; psikolojik destek isteyene psikiyatrist kız kardeşi koştu; yurtdışına çıkanı ordaki meslektaşı ağırladı; pandemide çocuğuna gidemeyenin çocuğunu, emekli ablalarımız çocuğu bildi evini açtı, kaybettiğimiz Koronavirüs şehidi hekim ve sağlık personellerinin çocuklarını evladı bildi herkes, gerekeni yaptı; gidemeyenlerin cenazesine bile kız kardeşi yetişti, kanser ilacını alamayana ilacını aldı ve daha neler neler... Türkiye'nin en kıdemli, maddi-manevi en güçlü insanlarının birlikteliğine kadın duyarlılığını ve tatlı deliliğini eklerseniz sonucun muhteşemliğini anlarsınız zaten!
Sağlıkta şiddetin tırmandığı zorlu günlerde, pandemide cephenin ön safında canla başla savaşan tüm hekimler olarak yardıma, birleşmeye, morale, bilgi ağına, iletişime en ihtiyaç duyduğumuz anlarda bu grup hepimize ilaç gibi geldi. Tabi ki her şey bir yana sevgili eşim beyin cerrahı Dr. Özgür Kardeş; çok yoğun olmasına rağmen yaptığım her işte yanımda olup elimi tutmasa, bunları başaramazdım.
“Figen Hocanın hızına yetişmek mümkün değil… Kurduğu sosyal medya grubunun başlattığı akım, yazdığı ve yazmaya devam ettiği kitaplar, aktif olarak yer aldığı mesleki birlikler derken şimdi de yeni bir film senaryosuna hazırlanıyormuş....
Aslında hekimlik ve tüm bu yaptıkları birbirinden bağımsız gibi görünse de hepsinin altında mükemmel bir empati ve analiz yeteneğine dayanıyor olması tesadüf olmasa gerek?”
“Hayatı Tüm Lezzetleriyle Yaşamaya Çalışıyorum”
- Bu arada sosyal medyayla sınırlı kalmayıp 'Hunili Doktor'dan Ortaya Karışık' isimli bir kitap da yazdınız. Yazma fikriniz nasıl ortaya çıktı? Sosyal medyada paylaşılarak viral olan yazılarınızı okuyoruz; yazım diliniz gerçekten çok içten ve etkileyici… Yazmaya devam edecek misiniz?
Hayatım boyunca gözlem yapmayı, insanlarla iletişim kurup herkesten bişeyler öğrenmeyi, anları hafızama kazıyıp sonuçlar ve öyküler çıkarmayı çok sevmişimdir. Hayatı; insan-hayvan-bitki yaşayan her canlıyı seviyorum ve hayatı tüm lezzetiyle yaşamaya çalışıyorum. Anestezi gibi yaşamla ölüm arasındaki çizgide bir hekim olunca ve yoğun bakımda nöbet tutunca galiba sağlıklı nefes aldığımız her anın kıymetini daha iyi biliyor insan... Gülmeyi, güldürmeyi, mizahı çok seviyorum. Grubumda veya sosyal medyada yazdığım yazılara beğeni çok olunca; yazma tutkum daha da arttı, kendi kendime yazdığım yazıları paylaşmaya başladım. Mizah yazmak zordur; mimik, görüntü olmadan güldürebilmek gerçekten kolay bir iş değildir. Ama geri dönüşlerden bunu becerebildiğimi görmek beni çok mutlu etti. Hayatın zorlukları içinde yeryüzünde birilerinin yüzünde tebessüm oluşturma hissi öyle güzel ki... Gülmek de iyilik de bulaşıcıdır derler; yaşam bana bunu öğretti. Sadece mizah yazmıyorum; duygularımı, isyanımı, eleştirimi, kederimi 'yazarak ifade etmeyi' çok seviyorum. O yüzden, mesleğim ve ailemden artakalan her an, yazmaya başladım. Bir kısmını kitaplaştırdım ve ilk kitabım böyle oluştu. Hayata dair görüşlerim, anılarım, kısa denemelerden, öykülerden oluşan çerez gibi bir kitap oldu aslında; nasıl konuşuyorsam öyle, kurallardan uzak ve sıcak...
-Kitabın devamı gelecek mi? “Hunili Doktorlar”a dair veya hayatınıza dair gelecekteki hayalleriniz ve planlarınız neler?
Hekimlerin zaten çok zor olan çalışma koşullarında 'bir' olarak mücadele etme fikri beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. Kadın hekimlerle bu durumu yaşamaya başlasak da erkek meslektaşlarımızı da kapsayan birliğin ancak meslek odalarımızda aktif olarak yer almakla mümkün olacağını düşünerek “Adana Tabip Odası” yönetim kadrosuna dâhil oldum. Meslek odamıza girince, her ilde bir grup hekimin hiçbir karşılığı, beklentisi olmadan, çok değerli olan iş dışındaki vaktini, tüm doktorların mesleki hakları ve onuru için çabalamakla geçirdiğini görünce çok etkilendim. Bizler ne yazık ki hep eleştiriyoruz ama 'sen bu konuda ne emek verdin ki eleştiriyorsun?' sorusuna cevap veremeden, elini taşın altına koymadan sadece ahkam kesiyoruz. Kesinlikle meslek odalarımıza sahip çıkmalı; sıkıldığımız anlarda 'benim arkamda bana destek olacak koskoca meslek odam var' güven ve huzurunu yaşamalıyız. Tüm meslektaşlarıma tavsiyem; meslek odasına gidip yapılanlara bakıp üye olmaları. Eleştirmek yerine içine girip yanlış bulduklarını düzeltip doğruları için mücadele etmek en doğrusu, öyle değil mi?
Yıllardır yapılan hatalar da olabilir ama bu hatalar da dünya gibi değişkendir; emek olmadan ne değişim olur, ne de eleştiri yerini bulur. 'Bir' olabilirsek Türkiye'nin en önemli gücü olan 'sağlık' sisteminin mihenk taşlarıyız; hayat sağlıksız; sağlık bizsiz olmaz. Eğer sağlıkta şiddet varsa; hasta yakınlarından minnet değil cinneti görüyorsak, çalışma şartlarımızın ağırlığından, özlük haklarımızdan şikayetçiysek bunu bir ilin odasındaki emekçi, yaklaşık 40 hekim mi sonuca ulaştırır; yoksa binlerce hekimin bir araya gelip desteklediği meslek odalarıyla güçlenen Türk Tabipleri Birliği mi? Aslında sadece hekimler bazında değil; tüm ülke çapında insanları dili, dini, mezhebi, uyruğu, düşüncesi, tercihleriyle yaftalamadan 'insan' olma paydasında buluşabilsek tüm güçlükleri aşacak maneviyata, kültür ve donanıma sahip çok güçlü bir ülkeyiz. Umarım C. Bukowski'nin dediği gibi bir gün “hiçbir çiçek diğerini neden sarı açtın diye ayıplamaz; hiçbir kuş farklı ötünce diğerine yasak koymaz”. Bir bahçenin tüm renkleriyle güzel olabildiğini göreceğimiz günleri hep birlikte yaşarız.
İkinci kitabım hazır fakat henüz çıkarmadım, Şimdi onu senaryolaştırıyorum. Batıdan doğuya mecburi hizmete giden anestezi uzmanı bir kadın hekimin, yaşadıkları; doğunun insanının misafirperverliği ve gitgide yok olan adetler, geleneklerin kültürel olarak çatışması, dayatılan doğu-batı ayrımcılığının aslında insanları ne kadar tükettiği, barış özlemi, cehaletin ve yobazlığın insanlığa açtığı yaralar, traji-komik hastane anıları hem çok güldürecek hem de gerçeklerle yürek yakıp ağlatacak, hayatı sorgulatacak bir film olacak; böyle bir hayalim var. Bir gün bunu da başaracağım, ben inanıyorum.
“Hiçbirimiz Süper Kahraman Değiliz, İnsanüstü Yeteneklerimiz Yok.”
-Mesleki şartlar gereği kendinize zaman ayırmanın güçlüğünden bahsettik. Günümüzde iş yaşamında kadınların sayısı gittikçe artıyor ama kadınların eş ve annelik rollerindeki işyükü hiçbir zaman azalmıyor. Son olarak anne kimliğinize yönelik bir soru yöneltmek istiyorum. Hem iyi bir anne hem de iyi bir doktor olmak zor mu? Aileniz ve mesleğiniz arasında dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Hiçbirimiz süper kahraman değiliz, insan üstü yeteneklerimiz yok. Haliyle kadına yüklenen; eş, anne, ev hanımı sıfatlarına ek olarak, gecesi gündüzü olmayan, hayat boyu çalışmayı gerektiren, bir meslek olma ötesinde aslında yaşam biçimi olan hekimliği başarıyla yapabilmek bence imkansız. Hem çok çalışıp, nöbet tutup, eve bile gelemeyip, akademik kariyer yapıp hem de çocuklarla çok ilgili bir anne, eviyle ailesiyle çok ilgili bir eş olamayacağı aşikar. Bunu becerebilen meslektaşlarımın önünde saygıyla eğiliyorum. Ben oğullarım doğunca, branşımın da buna müsait olması şansıyla, anneliği doyarak yaşayıp çocuklarımla daha çok birlikte olabilmeyi seçerek çalışmadım ya da yarı zamanlı çalıştım. Anestezistlik yanında İşyeri Hekimliği sertifikamı alıp o yöne kaymaya başladım. Doktorluk öyle stresli bir meslek ki stresimizi azaltıp ruhumuzu rahatlatmak için mutlaka bir hobi veya ek uğraşımız olmalı. Hekimlerden pek çok yazar, şair, müzisyen, ressam, sinemacı veya sanatçı çıkması da bundan kaynaklanıyor.
Her şeye olabildiğince yetebilmek için enerjimi azaltan kişi ve ortamlardan uzaklaşıp her dakikamı değerince yaşamaya, az uyumaya, çok çalışıp üretmeye, çok okumaya ve kalemim-gönlüm elverdiğince de yazmaya çalışıyorum. Para, mal, mülk, meslek, kariyer, sonsuzluğa göç ederken götürülmüyor; ruhumuzu ele geçiren hırslardan uzak, bu dünyayı en lezzetli haliyle, iyilikle, doğrularımla, güzelliklerle yaşayıp; 'iyi insan' olabilmenin hazıyla gidebilmektir benim için aslolan; umarım bunu başarırım.
►Mutlaka Köşesi
- Mutlaka bunu okuyun: Yaşar Kemal'in İnce Memed serisi; Hakan Günday'ın romanları ve Tamer Dursun'un romanları ve şiirleri.
- Mutlaka bunu izleyin: Konuş Onunla (Hable Con Ella), My Name is Kha
- Mutlaka buraya gidin: Adana Göller Yaylasında mavi kelebekleri görün; çocuklarınızı mutlaka Anıtkabir’e götürün ki vatanımızın bağımsızlığı için verilen mücadeleyi ve Ulu Önderimiz Atatürk’ü ‘Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Müzesi’nde’ simulasyonlarla ve görsellerle hissederek öğrensinler.
- Mutlaka bunu yiyin: Çerkes olarak önerim tabi ki çerkes mantısı: Hingel
- Mutlaka bunu dinleyin: Türkü... Neşet Ertaş'ın dediği gibi “Türkü seven insandan zarar gelmez”.
- Mutlaka bunu deneyin: Bayram arifesinde alışveriş yapıp, sokaktaki çocukları giydirin, sevindirin, gözlerindeki sevinçle içinizi ısıtın.
► Çağrışım Köşesi
- Sosyal medya benim için… Çok güzel insanlarla tanışıp sesimi duyurabildiğim, güzel işler başarabildiğim, çok güçlü bir mecra.
- Yemek benim için… Hem yemeyi hem pişirmeyi hem de mutfakta vakit geçirmeyi seviyorum, benim için bir tutku.
- Huzur benim için… Ailem, oğullarımın kokusunu içime çekmek.
- Aşk benim için… Kocam, hayat arkadaşım Özgür Kardeş ve oğullarım.
- Lüks benim için… Sadece konforumu arttıran bir araç, hiçbir zaman amacım olmadı.
OKUYUCU YORUMLARI
Muammer Yamak
Çerkez kimliğiyle ,Neşet Ertaş dinlemek bana çok değişik ve değerli geldi ,23 yıl abhazların ve çerkezlerin arasında yaşadım bir tane Türkü sevenini görmedim ,adını bile anmazlar , bağlama hiç görmedim ,ben mi yanlış yerdeydim anlayamadım,içlerinde hiç türkü sevmediklerini de dile getirenlere bizzat şahit oldum ...şengül Yılmaz
Tıp sektöründe değilim facebook da figen hanımın yazdığı yazıdan çok etkilendim gerçek mi hikaye mi anlamadım ama gerçek olmamasını da gönülden istedim arkadaşı çocuk dr. Aysenin hikayesi onu arastiriken sohbetinize rastladim begenerek okudum diğer yazilari okudum tesekkur ederim emeklerinizeMehmet Gökpınar
Hocam her türlü övgüyü fazlasıyla hakediyorsunuz..Rukiye Özçelik
Elnz saglkÜlkü Örnek
Tanıdığım en özel insanlardan...Bazen gerçek mi , bunca marifeti nasıl sergiler ki bir insan diye düşünürdüm , ne zaman ki kendisini tanıma fırsatını buldum, bağrıma bastım evet ya bu güzellik gerçekten varmış dedim☺️???Huniliçemmmm seni ve kızçeleri çok seviyorum♥️İşın güneş
Çok güzel bir söyleşi olmuş. Dr. Figen Demir kardeşe ve söyleşiyi yapan gazeteciye çok teşekkür ederimSonay YILMAZ TECIRLIOGLU
Kalemine sağlık,müthiş bir yazı